Current local time in
Istanbul, Turkey

8 Ağustos 2010

Only the lonely


Anahtarı çevirip bastın mı marşa, yürüyeceksin. Beklemeyeceksin kimseyi. Dilediğin zaman, dilediğin gibi, dilediğin yere doğru kendi başına akacaksın. Tek motor. Çok yol. Çok sapak. Durulacak bir sürü yer, yöre. Görülecek bir sürü grub. Şafak veya. Dilediğince. Kimseye hesap vermek gerekmeden. Plan bile yapmadan pek. Hadi, hadi. Şimdi mi şimdi. Sola? Sola. Sağa? Sağa. Yol cümlemizden gidici. Gidilesi. 

2 Comments:

Blogger Tayfun Kısacık said...

Bu yorum yazar tarafından silindi.

11:33 ÖÖ  
Blogger Tayfun Kısacık said...

Hay lanet olsun! Aklımdan geçen tam da bu. Kimselere sormadan, geliyor musun demeden, program yapmadan basıp gitmek buralardan. Yol nereye götürürse oraya bükülmek. Dere tepe düz gitmek, yeşil vadileri çığlıklarla aşmak. Yol yapmak, kuyruk sokumun ağrıyana kadar, girdiğin her çukuru hissedene kadar yol yapmak. Durup dinlenmek bir köy yerinde ya da her neyse. O sakinliği, yavaşlığı görmek oralarda ve "yaşıyor lan böyle insanlar" diyebilmek. Sonra yine atlayıp makinene bilmediğin, hiç bilemeyeceğin ve asla dönmeyeceğin yollara gitmek. Bilirsin yol bu ve kendisi cümlemizden kalıcı.

11:45 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home